Abhazya eski Dışişleri Bakanı, DAK Yüksek Konsey üyesi, filoloji bilimleri doktoru, Profesör Vyaçeslav Çirikba, 60. doğum gününün arifesinde, meslek seçimi, bilimsel çalışmaları, Avrupa'da öğretmenlik ve hayat yoluyla ilgili DAK Bilgilendirme Portalına röportaj verdi.

— 60 yaş, bireylerin hayatında, gerek mesleki çalışmalarında gerekse genel olarak yaşamda elde ettiği ara sonuçların analiz edildiği belli bir dönüm noktasıdır. Bugün en büyük başarınız olarak neyi nitelendirirsiniz?

—60 sayısı içsel farkındalığımla çokta uyuşmuyor, ancak bu tarihi biyografimin güvenilir bir gerçeği olarak kabul etmek ve onunla yaşamak zorundayım.

Hem mesleğim hem de ana hobim olarak seçtiğim – dilbilimi alanında, uzman, profesyonel olmak benim için her zaman önemli olmuştur. Umarım başarılı da olmuşumdur. Bu bana amacımı gerçekleştirdiğim konusunda hoş bir his veriyor. İstediğim kadar olmasa da gurur duyduğum birkaç eser yayınladım. Doktora tezimi, Avrupa'nın en ünlü üniversitelerinden biri olan Leiden Üniversitesi'nde verdim. Onun öncesinde, gerçekten çok önemli Kafkasya Bilimcilerinden ders aldığım Moskova Dilbilim Enstitüsü'nde doktora adaylığı tezini verdiğim. Ülkemin siyasi hayatında yer aldım - 1980’lerde Moskova’da bulunan Abhaz diasporasının ve 1992–2007’de de Batı Avrupa ülkelerinin Abhazya Cumhuriyeti diplomatik temsilciliğini, Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş’ın danışmanlığını ve beş yıl boyunca da Dışişleri Bakanlığı görevini yürüttüm. İçimde, dürüst bir şekilde toplumuma, halkıma, ülkeme hizmet ettiğimi hissediyorum.

— Eski bir dışişleri bakanı olarak Abhazya'nın uluslararası tanınmaya yönelik gelişimini nasıl görüyorsunuz?

— Uluslararası tanınma kendi başına gerçekleşmeyen bir süreç, bununa çok sıkı ve sistematik olarak uğraşmanız gerekiyor. Öncelikle, aktif bir bilgilendirme politikası izlememiz gerekiyor, çünkü hala dünyada yeterince bilinmiyoruz. Ülkemizle ilgili bilgilerin, iyi yayınlarla uluslararası topluma aktarılması gerekmektedir. Yorulmaksızın ve ustaca çalışmalarla internette, ConIFA şampiyonası gibi (Bağımsız Futbol Federasyonu Konfederasyonu tarafından düzenlenen Uluslararası Futbol Turnuvası), uluslararası film festivalleri ve sergiler e daha nicesi gibi uluslararası kültürel ve sportif organizasyonların yayılmasını sağlamak gerekir. Genç öğrenci değişimini aktif olarak uygulamak gerekir. Sıklıkla ziyaretler etmeli ve sıklıkla davet etmeliyiz. Bunlar gibi daha birçoğu. Tüm bunlar maalesef şuan elimizde olmayan yüksek bir fonu gerektiriyor ve bu olmadan çabalarımızın etkili olması çok zor. Ama ülkemizin daha geniş bir diplomatik tanınmaya sahip olmasını istiyorsak, yukarıdakilerin hepsini yerine getirmemiz gerekiyor.

— 35 yıldan uzun bir süredir bilim dalında çeşitli alanlarda çalıştınız: dil bilimi, tarih ve uluslararası ilişkiler. Hayatınızın farklı yıllarındaki farklı ilgi alanlarınız nasıl gelişti?

— Çocukluğumda ve gençliğimde, zoolojiye çok ilgi duydum, bir zoolog olmayı hayal ettim. Evde neredeyse bir hayvanat bahçesi düzenlenmiştim. Ayrıca, sanata ilgi duydum ve aynı zamanda bir sanat tarihçisi olarak kariyer yapmayı da düşündüm. Ancak yaklaşık 15 yaşlarında iiken, Profesör İnal-İpa’nın “Abhazlar” adlı kitabını okudum - harika bir kitap ve bunun benim mesleğim olacağını anladım - Abhazoloji. Öylede oldu. Tarih mi, dilbilim mi yoksa uluslararası ilişkiler mi - hepsi aynı bölgenin uçları - Abhazya.

— Şu an ne üzerinde çalışıyorsunuz ve önümüzdeki beş yıl için bilimsel alandaki planlarınız neler?

— Dilbilimi ve tarih üzerine bir dizi kitabım var;. Bunları yayınlamayı kendime borç biliyorum. Neredeyse yayına hazırlar, ancak bir miktar “rötuş” gerekiyor. Ve sonra başka bilimsel planlarm var. Bu yüzden, asla sıkılmadım ve sıkılmayacağım, tek sorun planlarımı gerçekleştirebilmek için yeterli zamana sahip olmak.

— Avrupa'da uzun yıllar çalıştınız, Kafkas dilleri kursları verdiniz. Avrupalı öğrencilerin bu kurslara katılımı nasıldı? Sizce Kafkas dilbilimi, Avrupa'daki Kafkasya kültürünün gelişimine katkıda bulunuyor mu? Evetse, nasıl?

— Öğrencilerimle gurur duyuyorum ve onları güzel duygularla hatırlıyorum, Kafkas dilleri üzerin büyük ilgi ile çalıştılar, bazıları iyi dilbilimciler oldular. Genel olarak, Kafkasya’ya dünyada çok ilgi duyuluyor ve Kafkasya ile ilgili bilimsel konferanslara her zaman birçok bilim insanı katılıyor. Dünyada Kafkasyalı tarihçilerin, kitapları ve yayınları ile Kafkasya’yı sadece bilimsel olarak değil, çok sayıdaki ulusları, dili ve kültürleriyle uluslararası toplumun daha iyi tanımasına katkı sağlayan profesyonel bir topluluğu bulunmakta. Genelde Kafkas dilbilimi ve Abhaz dilinin gramerine giriş dersleri verdim. Ancak bir dönem, deneme amaçlı, Gürcüce gramerini, Profesör George Hewitt’in bu dil üzerine hazırladığı mükemmel kitabını kullanarak verdim, (ünlü İngiliz Kafkas bilimci, Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Okulu Profesörü). Oldukça çok sayıda öğrenci vardı. Hatta onlardan biri, dili bilmeyen ve öğrenmeye çalışan İranlı bir Gürcü idi. Nasıl olduysa, George ile ortak dostumuz Hollandalı çalışma Profesör Ricks Smeets, bu İranlı Gürcüyü dersimde gördü ve güldü: “Bir düşünün - Abhazya'dan bir Abhaz, Hollanda'da Hollandaca İranlı bir Gürcüye Gürcü dilbilgisini öğretiyor!” Gerçekten de, komik bir durumdu!

— Abhazya Devlet Üniversitesi'nde çeşitli dersler veriyorsunuz, bunlar arasında Abhaz, Ubıh ve Adige gibi Kafkas dilleri ve ayrıca uluslararası ilişkiler dersleri bulunmakta, bu nedenle farklı öğrencilerle çalışıyorsunuz. Uluslararası öğrencileri ve filologlarla çalışmak arasında farklar var mı? Abhazya ve Avrupa olarak öğretim yaklaşımınız değişiyor mu?

— Evet var. Sadece derslerin özelliklerinde değil, aynı zamanda öğrencilerin eğitim düzeyinde de farklılıklar var - uluslararası ilişkilerde Abhaz filolojisine göre düzey çok daha yüksek. Filoloji bölümünde bazen, bence üçüncü sınıf öğrencilerinin artık bilmesi gereken bazı şeyleri açıklanmak zorunda kalıyoruz. Uluslararası öğrencileri genellikle daha motivedirler, kıyaslanamayacak kadar büyük bir görüşe sahiptirler, yabancı dilleri bilirler, Abhaz filolojisi öğrencisi için ise bu bir mucizedir, hâlbuki dünya genelinde filologlar yabancı dil bilgileriyle parlarlar. Bunun gibi ayrıntılar. Ancak filoloji bölümünde, kursta her zaman bir ya da iki “yıldız” vardır, iyi motive edilmiş öğrencilerdir ve onların sayesinde zamanınızı boşa kaybettiğinizi düşünmezsiniz.

Doğruyu söylemek gerekirse, 2007'den beri Abhaz Devlet Üniversitesi'nde ders veriyorum ve Abhaz filolojisi öğrencilerinin eğitim seviyelerinin artık eskisinden daha yüksek seviyede olduğunu söyleyebilirim. Belki de İnternet sayesinde, on yıl önceki meslektaşlarından çok daha fazla bilgi sahibi oldukları açıkça görülüyor.

Abhaz filolojisindeki öğretim sisteminin reform gerektirdiğini düşünüyorum. Günümüzde öğrencileri filolog olarak eğitiyorlar, ancak ülkenin bu kadar filologa ihtiyacı yok, ülkenin Abhaz dili öğretmenlerine, yetersiz olan pedagogların eğitilmesine ihtiyacı var. Bunun içinde dört yıl yeterli bir süredir, beş yıl çok fazla. Genel olarak dört yıllık eğitim ile fakültelerden ayrı bir pedagoji kurumu oluşturmak, aynı zamanda üniversitenin seviyesini de yükseltecektir. Hepimizin olduğu gibi ve gerçekten modern ve kaliteli bir eğitim kurumu oluşturmak için üniversitenin de köklü bir reforma ihtiyacı bulunmakta. Eğitim sürecini, tüm dünyada olduğu gibi, şuan yeterli seviyede olmayan bilim ile ilişkilendirme seviyesine getirmek gerekir.

— Çocuklarınız ana dillerini iyi konuşuyorlar. Sizce neden, bugün Abhaz aileleri için bu nadir bir durum haline geldi ve ana dilini bilmek övgü gerektiren ve hoş bir sürprizmiş gibi bir intiba yaratılıyor?

— Çocuklarım Abhaz anaokuluna gitmeden önce iyi derecede Abhazca konuşuyorlardı. Sokakta yürürken Abhazca konuştuklarını görenler, seviniyorlardı ve sevimli geliyordu. Hâlbuki Abhaz bir çocuğun Abhazya’da Abazaca konuşmasından daha doğal ne olabilir ki! Ki tüm bunlara rağmen çocuklara hep Rusça hitap ediyorlardı. Çocukların henüz Rusça bilmediklerini hatırlatmak zorunda kalıyorduk ki, bu da ayrı bir şaşkınlık yaratıyordu. Üzücü bir gerçek olmasaydı komik gelebilirdi!

Sonrasında, Abhaz anaokulunda, çocuklarım Rus dilini öğrendi ve Abhaz ortaokulunda ise tamamen Rusça konuşmaya başladılar.

Abhazya'da Abhazca öğretmenin spesifik durumu - Anaokulunda veya okulda mevcut güncel olmayan ders kitapları, yöntemler ve programlarla öğrenmek imkansız, ancak bildiğini unutmak çoğunlukla mümkündür. Aynı zamanda devlet dili olan eski ve güzel dilimizi korumak istiyorsak, bütün bunlar kararlı bir şekilde değiştirilmelidir.

Bununla birlikte, otoritelerin şu an neredeyse kayıtsız ve yetersiz tutumuyla, yetersiz finansmanla ve kendini tüketmiş etkisiz bir öğretim sistemiyle, bu konuda ilerleme sağlamak oldukça zor gözüküyor.

— Oğullarınızın sizin yolunuzu takip etmelerini ve sizin gibi bilimle uğraşmalarını ister misiniz? Meslek seçimlerini etkiler misiniz ya da kararı kendilerine mi bırakacaksınız?

— Onların istedikleri insan olmalarını istiyorum, hobilerinin ve ilgi alanlarının, benim hayatımda olduğu gibi onların da mesleği haline gelmesini istiyorum. Bunun en ideal durum olduğunu düşünüyorum. Mesela, en büyük oğlum Andrey, yetişme çağlarından itibaren bilgisayarlara ilgi duyuyordu ve sonuç olarak şimdi geçimini tamamen sağlayan, iyi bir programcı oldu. Küçük çocuklarım da, zaman geldiğinde, kendi mesleğini seçecek ve bende olabildiğim yerde yardımcı olacağım. Bilim, tıp ya da başka bir şey olabilir hiç fark etmez. Seçim onların olmalı.

— Bugünün Vyaçeslav Andrey-ipa’ya ne olmak istediği sorulsaydı ne söylerdi? Meslek ve hayat yolunuzu tekrarlar mıydınız?

— Meslek seçimi ile ilgili hiçbir şeyi değiştirmezdim. Hayat yolu ilgili olarak ise tekrarlamak istemediğim hatalar da vardı. Fakat geneline baktığımda çok az şey var değiştirmek isteyeceğim. Hayatta dostluklar konusunda çok şanslıydım, bir dünya değerinde olan Vladislav Ardzınba, Murat Yagan (Kuzey Amerikalı filozof, Abhaz kökenli gazeteci) gibi çok değerli arkadaşlarım oldu. Eskidende olduğu gibi bugün hala harika insanlarla bir araya geliyoruz. Bütün bunlar beni çok zenginleştirdi ve ruhsal olarak zenginleştirmeye devam ediyor.

Örneğin son zamanlarda Abhazya için çok şey yapmış olan Musa Egzek ile çok vakit geçirdim. Ve hala ilgimi çeken şeyleri farklı bilgi alanlarından öğrenmeye devam ediyorum. Eskiden Çok okurdum, sonuçta kitaplar da insanlar gibi birer arkadaştır. Ama şimdi daha çok yazıyorum. Çocuklarla sohbet etmenin tadını çıkarıyorum. Plan yapmaya devam ediyorum. Geriye dönüp baktığımda, hayat tarzımdan memnun olduğumu söyleyebilirim.